29 Eylül 2008 Pazartesi

Bayram..

3-4 gün yokum, şeker bayramı dolayısıyla Yalova'dayım. Dolayısıyla Fenerbahçe-D.Kiev maçını orada izleyeceğim. Semih ve Josico yok, Edu kadroda olacak en son aldığım haberlere göre. Bu bayramın Fenerbahçe'ye şeker gibi 3 puan, herkese de sağlık ve mutluluklar getirmesi dileğiyle..

26 Eylül 2008 Cuma

3'te 3..


Gaziantepspor, Hacettepe ve şimdi Sivasspor.. Fenerbahçe ile ilgili problemler sürüyor. Oyun kuramayan, rakip sahaya yerleşemeyen, kontra atakla gol atmayı deneyen, basit bir Anadolu takımı görüntüsünde.. 5 maçta 6 puan.. Dede, Kiev maçını almak zorunda..

Kazım Kanat..


Öğretmen Mehmet ile Ayşe Kanat'ın dört çocuğundan biridir. Liseyi İskenderun'da, Gazetecilik Okulu'nu İstanbul'da bitirdi. TV'de "yılın yorumcusu" ödülünü aldı. Radyo'da "yılın programcısı" ve "yorumcusu" seçildi. Yazılı medyada ise çok sayıda (haber, yorum, araştırma ve fotoğraf) dallarında ödüller aldı. 35 yıldır mesleğin içinde. Beşiktaş konusunda ayrıntılı yazılar yazıyor. Spor dergilerinde Yazı İşleri Müdürlüğü , Hürriyet, Sabah ve Akşam gazetelerinde muhabir ve spor müdürlüğü yaptı. Beşiktaş taraftarıydı. Sıkı bir "Çarşı" savunucusuydu.
Uzun süre kanser tedavisi gördü ve zatürre tehşisiyle tedavi altına alındığı Amerikan Hastanesi'nde solunum yetmezliğinden 24 Eylül 2008'de hayatını kaybetti.


2003 yılında Beşiktaş şampiyon olmuştu. Ertesi sene Beşiktaş, Bursaspor deplasmanından Tümer'in golüyle galip dönüp puan farkını 14'e çıkarınca yazısında ''Beşiktaş Bursa'dan sadece 3 puanla değil, şampiyonlukla döndü.'' gibi bir ifade kullanmıştı. Sezon sonunda Fenerbahçe 14 puanı kapatıp şampiyon olduğunda, ''Oturduğunuz yerden ahkam kesip, şampiyon yaratıyorsunuz.'' diye seslenmiştim Maslak Gazeteciler Sitesi'nde.. Pişman mıyım değilim ama severdim ne hikmetse. Bana hep bi bildiği var gibi gelmişti, yazılarını okuyunca anlıyorum.Toprağı bol olsun..

21 Eylül 2008 Pazar

Polat ucuzluğu..


(23.08.2008)

Fenerbahçe 3-0 Gençlerbirliği..


Geçen sezon en çok gol atan oyunculardan Semih ve Deivid olmamasına rağmen güzel sonuç. Önceki yazılarda Önder'in stoper olduğundan bahsetmiştim. Bugün neredeyse hatasız oynadı. Alex müthiş bir oyuncu, attığı gol çok güzeldi. Güiza'nın ise gol vuruşlarını beğendim, bir golü ofsayta kaçsa da. Carlos ve Gökhan'da birazcık düzelme var, umarım sakatlar bir an önce düzelir çünkü ilk 11 haketmeyen oyuncular var kadroda.. Hakem Fırat Aydınus ise tek kelime ile mükemmel bir maç yönetti. Bu ülkenin açık ara en iyi hakemi..

12 Dev Adam..


Türkiye A Milli Basketbol Takımı, Fransa, Ukrayna ve Belçika'yla birlikte yer aldığı grupta 6'da 6 yaparak Polonya'daki Avrupa şampiyonasına katılma hakkı kazandı. Tanjevic'i eleştiriyoruz ama bu sefer doğruları yaptılar ve başardılar. Teknik heyet ve oyuncuları tebrik etmek gerek. Fransa'da Parker bu sefer de 37 sayısı Fransa'nın şampiyonaya gitmesine yetmedi. 1 sene sonra Polonya'da görüşmek üzere..

20 Eylül 2008 Cumartesi

Bhutan ve 'Diğer Final'..



Geçtiğimiz salı günü Orhan Kural'ın dersindeydik. Kendisi, en sevdiği ülkenin Bhutan olduğunu, sebebinin ise Bhutan'da hiç futbol oynanmamasını göstermişti. Kendisinin futbol ve spor konusundan bihaber olduğunu, meşin yuvarlak görse bomba diye karakola götüreceğini; dünyada artık şirketlerin bile futbola yatırım yapmasına ve ortada büyük rakamlar dönmesine rağmen, futbolun saçma ve gereksiz bir şey olduğunu söylemesinden anladık. Ama konumuz bu değil.




2002 yılında Brezilya-Almanya arasında oynanan Dünya Kupası finaliyle aynı gün, Bhutan'ın başkenti Thimpu'da 'Diğer Final' adı altında bir başka maç oynandı. Himalayalar'da küçük bir ülke olan FIFA dünya sıralamasında 202. durumdaki evsahibi Bhutan, 203. ve son sıradaki Karayipler'de bir ada ülkesi olan Montserrat'ı 4-0 mağlup etti. Hatta Bhutan'ın golcüsü Wangyel Dorji, 3 gündür tedavi olduğu göz enfeksiyonundan kurtuldu ve maçta 3 gol atarak yıldızlaştı. Karşılaşma sonrasında Bhutanlı oyuncular büyük bir sevinç gösterisi yaşarken, organizatörlerin verdiği özel bir kupayla zafer turu atmayı da ihmal etmediler!..




Orhan Kural için üzücü bir durum olsa gerek, zira bu durumdan haberi yok..Olsa ister misiniz çıksın desin 'Bu dünyada varsa yoksa Montserrat!'...

18 Eylül 2008 Perşembe

Şampiyonlar Ligi #1..


Şampiyonlar Ligi'nde ilk hafta sonuçları tamamlandı. A Grubu'nda Chelsea, Bordeaux'u 4-0la geçerken gollerden birini yine Anelka attı. İlk haftanın en büyük sürprizi ise bu grupta yaşandı. Romanya temsilcisi Cluj, Roma'yı İtalya'da 2-1 mağlup etti. B Grubu'nda İnter, Pana deplasmanında 2-0 kazanırken, Kıbrıs Rum Kesimi temsilcisi Anorthosis, Bremen'den 1 puanla dönmeyi başardı. C Grubu'nda Barça, Lizbon'u 3-1'le geçerken, Luce'li Shakhtar, İsviçre'de Basel'i yenmeyi başardı. D Grubu'nda A.Madrid Agüero'nun 2 golüyle PSV'yi 3-0, Liverpool ise kaptan Gerrard'ın golleriyle Marsilya'yı 2-1 yendi. Gerrard'ın golü görülmeye değerdi. E Grubu, belki de tarihe geçti.Kimse gol atmayı başaramadı. F Grubu'nda Bayern, deplasmanda 1-0'la kazandı, Fiorentina ise 2-0'lık avantajı kullanamadı. G Grubu, bizim grup. Kiev 88'de yediği golle 3 puandan oldu. H Grubu'nda Juve Del Piero'yla kazanırken, Real Madrid BATE'yi 2-0'la gönderdi.Toplu sonuçlar:



  • Chelsea 4-0 Bordeaux

  • Roma 1-2 Cluj

  • Panathinaikos 0-2 Inter

  • W.Bremen 0-0 Anorthosis

  • Barcelona 3-1 S.Lizbon

  • Basel 1-2 Shakhtar

  • PSV 0-3 A.Madrid

  • Marseille 1-2 Liverpool

  • Man.Utd 0-0 Villarreal

  • Celtic 0-0 Aalborg

  • S.Bükreş 0-1 B.Münih

  • Lyon 2-2 Fiorentina

  • Porto 3-1 Fenerbahçe

  • Dinamo Kiev 1-1 Arsenal

  • Juventus 1-0 Zenit St. Petersburg

  • R.Madrid 2-0 BATE Borisov

1. Porto------3

2. Arsenal----1

3. D.Kiev-----1

4. F.Bahçe----0





İzmir..

Takvimler, 1923'ü gösteriyor.
Adres, numara 248, Kordon...
Naim Palas...İkinci kat...
Cumbada oturuyor Mustafa Kemal. Sevmez fazla yemeği. Leblebi var yine önünde...
Garson titriyor. Çünkü çocuk, Rum. Sesleniyor Gazi, şefkatli bir ses tonuyla...
"Vre Dimitri" diyor, "gel bakayım."
Çocuk, "buyur pasam" diyor, ş'lere dili dönmeyen, kırık dökük Türkçesi'yle. "Sizin Kosti" diyor... İşgal sırasında İzmir'e gelen Yunan Kralı Konstantin'i kastederek... Sizin Kosti, geldi mi buraya? -Geldi pasam...
-Oturdu mu bu masaya?
-Oturdu pasam.
-Güneş batarken rakı içti mi?
-İçmedi pasam.
-E o zaman sormadın mı çocuk, ne halt etmeye almış İzmir'i?

Fenerbahçe..



Fenerbahçe'de çok ciddi sorunlar gözleniyor. Takım iyi futbol oynayamıyor, çok gol yeniyor, maç kazanma alışkanlığı ortadan kalkmış durumda..Bunların sebeplerini ve Fenerbahçe'nin neden güç kaybettiğini kendimce anlatmaya çalışayım..





  • Bana göre en büyük eksik kurulu düzenin değişmesi. Zico zamanında Fenerbahçe çok başarılı bir çizgideydi. Takım içi düzen, arkadaşlık ortamı, Brezilyalıların çokluğu, Zico'nun Brezilya ve dünya efsanesi olması; bu yüzden gidilen her ülkede ilgi gösterilmesi Fenerbahçe için olumlu puanlardı. Aragones'le birlikte takımda bir düzensizlik baş gösteriyor ve Porto maçından önce kaptan Alex 'Porto teknik direktörü, oyuncularını doğru yerlerde kullanıyor.'' diyerek kendi antrenörüne inceden mesajlar vermeye başlıyor. Zico'nun Platini ile çok iyi arkadaş olması da Fenerbahçe'nin Şampiyonlar Ligi'nde kulis yapabilmesi açısından da çok önemli olabilirdi.






  • Bir başka sebebi ise transferlerdeki tutarsızlık bana göre. Öncelikle bizim büyük geçinen bütün kulüplerimiz transfer yapma işini iyi beceremiyor. Yıllarca kötü yabancılar veya menajerlerin şişirdiği oyuncular getirildi Türkiye'ye. Halbuki yurtdışında bu işler böyle yürümüyor. Her takımda 'scout' adı verilen ve görevi oyuncu izlemek olan kişiler var. Bu kişiler dünyanın çeşitli liglerine gönderiliyor ve oradaki futbolcu avını yaz döneminde değil, bütün bir sezon yapıyorlar. Böylece oyuncunun devamlılığı, sakatlık durumu, kart alışkanlığı falan hepsinden haberleri oluyor. Yani sözün özü transferi başkanla değil, scout-t.direktör işbirliği ile hallediyorlar. Fenerbahçe'nin de acilen scoutlar bulup sezon boyunca futbolcu avına çıkması gerekir. Böylece lüzumsuz paralar ödemenin önüne geçilmiş olur.






  • Lüzumsuz paralar demişken, eğer Arap şeyhi değilseniz 'hiç oyuncu satmayalım, 40-50M € verelim oyuncu alalım' diyorsanız sorun yok ama bir bütçeyle kulübü idare etmek durumundaysanız -ki Fenerbahçe için bu geçerlidir- aldığınız oyuncu değerinde oyuncu satmanız gerekmektedir. Fenerbahçe'de bu kalitede oyuncular vardı. (Tuncay-Aurelio-Kezman-Appiah) Ve daha fazlaları..(Washington-Ortega-Revivo). Bu oyuncular ya bedelsiz gönderildi ya da alındıklarının paranın yarısından azına satıldı. Avrupa'da örneğin Tottenham, Modric'e 20, Giovanni'ye 8-9 M € verip alıyor ama elindeki yıldızı Berbatov'u 30 M € 'ya satıyor ya da Keane (22 M €)..Transfer böyle yapılır Quaresma'yı satarsın ama sağlam scoutların vardır, sana Uruguay'dan yarı fiyatına Cristian Rodriguez'i getirirler..O arada kalan parayı da Lucho'nun, Lisandro'nun maaşına eklersin, mutlu edersin, onlar da gelir Fenerbahçe'yi devirirler!..






  • Kadro derinliği demiştim aşağıdaki postta, 2 kaleciyle ( 1 tanesinin birinci lig kariyeri bile yok) 45-50 maçlık bir maraton nası idare edilir! Bu akıl almaz hata Fenerbahçe'nin başını yakacaktır. Defansta anlayamadığım şey Türkiye'nin en iyi Türk kontenjanlı stoperlerinden Önder neden bu önemli maçlarda tercih edilmez..Önder, sağ bek özelliğinden çok güçlü fiziği ve kademe anlayışıyla stoper mevkine uygun bir oyuncu. Şu maçta Önder-Lugano ikilisi daha az hata yapardı diye düşünüyorum. Solda R.Carlos takımda çok eğlenceli bi adam olmasına rağmen ve defansı toparlamasına rağmen kendini toparlayamadı. Her maç soldan bi gol yiyor Fenerbahçe. Sağda Gökhan da geçen seneki formundan uzak. Onun toparlanacağına inanıyorum. Emre çok yetersiz bir oyuncu, alınması baştan hata zaten, tıpkı Burak Yılmaz gibi. Josico daha yeni, Maldonado'nun yedek kalacaktı banko oynamaya başladı,Appiah turp gibi oldu, transfer olacak, takımın son maçlarda en iyi iki oyuncusu Alex ve Uğur, ama Uğur seyirci tarafından ıslıklanıyor. Seyirciyle başkanın arası açık, insan şaşırıyor ve içinden sormak geliyor; geçen sene, antrenörü mutlu, futbolcusu mutlu, seyircisi mutlu, sonuçları güzel, başarılı bir takım varken nasıl oldu da Fenerbahçe'yi bu hale getirmeyi başardınız?


Son olarak biraz fantezi yapalım. Eldeki yıldızlar bedelsiz kaçırılmasa, kulübedeki gol kralları harcanmasa, sakatlanan oyuncuya vefa gösterilse, Emre efendiye, Kezman'a dökülecek paralar eldeki oyuncuya verilse ya da önemli Türk oyuncular alınmış olsa, menajerlerin birazcık onuru olsa, bırakın yurtdışını sadece yurtiçine iyi scoutlar gönderilse, iyi yedek olacak oyuncular ilk 11'de yer bulmasa, Fenerbahçe'nin ilk 18'i şu şekilde olsa çok mu kötü olurdu..



İlk 11= Volkan-R.Carlos, Edu, Lugano, Gökhan Gönül-Tuncay, Alex, Deivid-Semih



Yedekler= (Serdar, Önder, Mehmet Topuz, Wederson, Kazım, Uğur Boral, Gökhan Ünal)



Şimdi karşılaştırın, bu takımı kurmak mı daha pahalıya gelirdi yoksa bugünkü Fenerbahçe'yi mi?

3'ün 1'i..


Eğer siz kurulu düzeninizi değiştiriyorsanız, hemen 1 çeyrek finalde Avrupa'nın en büyüklerinden olduğunuzu iddia ediyorsanız, önemli futbolcularınızı hem de bedelsiz olarak elden çıkarıyorsanız, yılda 45-50 maç oynayacağınızı bildiğiniz halde hala kadro derinliği yaratamamışsanız, gücünüzden güç kaybetmiş olduğunuz alenen ortadayken bile, 'geçen seneden daha iyiyiz' deme cesaretini gösteriyorsanız, bırakın Şampiyonlar Ligi'ni, kendi liginizde bile bunu almaya mahkumsunuz!..

14 Eylül 2008 Pazar

Yukarıda Allah var..


Bunu dedi. Oyundan atıldı. Adama girişi çok sertti, topa müdahale diyip vermese kimse itiraz etmeyecekti. Haklıdır, haksızdır, tartışma konusu bu olmamalı. Milli bir oyuncunun bu tür hataları yapmaması gerektiğini bir türlü öğrenemedi Volkan. Lincoln'le dalaşı ( Lincoln'ün de ne mal olduğunu Volkan'dan sonra Ömer'e yaptığı hareketlerle gördük.), ardından Çek maçında Koller'e yaptığı ve şimdi Hacettepe maçındaki hareket. Benim karekterim bu diyorsa Volkan, Fenerbahçe'de bundan sonraki senelerde hiç şansı yok. Bir diğer yanlış hareket de seyirciden. Uğur Boral bu takımda canını dişine takan, elinden geleni yapan ve diğer takım arkadaşlarıyla aynı oranda başarılı olan bir oyuncu. Üstelik bu maçta takımın tek golünün asistine güzel bir ortayla yapmış olan futbolcu. Fenerbahçe taraftarı zaman zaman bu terbiyesizlikleri yapıyor. (Bkz. Deniz, Selçuk) Büyük takım taraftarına böyle genç yetenekleri harcamak yakışmıyor diye düşünüyorum. Hem de sezon başında. Mesela Uğur Boral önümüzdeki maç Kadıköy'de gol atarsa ve seyirciye dönüp 'Yukarıda Allah var' işareti yaparsa hangi hakem onu oyundan atabilir? Bakın Can Arat'ın 1 gol-1 asistlik performansını yazacak yer bile kalmadı!..
Hacettepe 2-1 Fenerbahçe
(İbrahim, Can Arat / Alex)

11 Eylül 2008 Perşembe

Federica Pellegrini..


Ona ayrı bir paragraf açarız demiştim, hazır ligler tatilken ondan da bahsedelim.Pekin Olimpiyatları'nın yıldızlarından. 5 Ağustos 1988 Venezia doğumlu Federica Pellegrini. 2008 Eindhoven kentindeki Avrupa Şampiyonası'nda 400 metrede ve yine 2008 Pekin'de 200 metrede Dünya rekorlarına sahip. Serbest stilde yüzüyor. Babası Roberto, İtalya'da lüks bir otelde çalışıyor, annesi ise sekreter. Büyük babası eski halter şampiyonu olan Federica'nın vücudunda 3 dövmesi var ve Juventus taraftarı.

Belçika..


Kazanmış olsaydık hem moral olarak hem de grup içindeki durum olarak güzel bi avantaj yakalayacaktık. Olmadı. Yıllardan beri süregelen eleme grubu sendromu devam ediyor. Oyuncularımız ya ciddiye almıyorlar grup maçlarını ya da en iyi oyuncular seçilmiyor. Hıncal Uluç aslında fikir olarak haklı belki ama televizyonda böyle konuşmamalıydı. Emre hakikaten bu takımın beyni olamaz. Solda Denizlispor'dan Çağlar'ı denedi Sinyor ama bunda da başarılı olduğu söylenemez çünkü Çağlar maç boyunca neredeyse hiç ileri çıkamadı. Mevlüt'ü oyuna almaktansa sol kanatta Uğur'u almak oyuna biraz daha hareket getirebilirdi. Belçika takımının gruptan çıkabileceğini sanmıyorum, çıksalar da zaten Dünya Kupası'nda başarılı olamazlar. Fiziğe ve mücadeleye dayalı bir oyunla anca Türkiye'ye bir çelme takabilirlerdi, onu da yaptılar. Bosna 7 atmış Estonya'ya, bize de 2-3 çekerler böyle giderse. Biz kendi ellerimizle grubu karıştıracağız gibime geliyor.


Basketbol Milli Takımı Fransa'yı 12 sayıyla yenmiş, 3 maçta 3 galibiyet.Tebrik etmek gerek. Fransa'da 65 sayının 32'si Tony Parker'dan!..

7 Eylül 2008 Pazar

Siyaset Meydanı..



Futbolun içine siyasetin nasıl da girdiğini izledik bu akşam. Cumhurbaşkanı, Sarkisyan tarafından Erivan'a davet edildi, bizimki de önce nazlandı sonra kabul etti. Kurşun geçirmez camın arkasından izlediler maçı, 100 kadar Türk taraftarı ise açık havada..Eurovision'la başlamıştık futbol sahasına iniverdik siyasette, kazancımız 3 puandan ibaret olsa da çok mühim bir iş yapmış olacaz yarın gazetelerde..Maça gelince sabaha kadar oynasak Ermeniler gol atamayacaktı zaten, Semih-Tuncay atıverdiler, Mevlüt'ün soyadı her kaynakta her yerde Erding olarak geçiyor, neden Erdinç olarak okunuyor bunu bilemedim bir türlü..Kazandık, Çarşamba günü Belçika İstanbul'da..


*Şu Semih kadar gol atan ve yaranamayan başka futbolcu varsa