22 Ekim 2011 Cumartesi

Euroleague 1.Hafta

Bu yıl üç temsilciyle katıldığımız Euroleague’de ilk hafta maçlarını geride bıraktık. Temsilcilerimizden Anadolu Efes ve Galatasaray Medical Park deplasmanda oynadıkları ilk maçları kazanırken, Beko Basketbol Ligi’nin son şampiyonu Fenerbahçe Ülker kendi sahasında rakibine mağlup oldu. Grup bazındaki ilk hafta değerlendirmelerine geçelim.


A Grubu
Bu gruptaki temsilcimiz Fenerbahçe Ülker, Caja Laboral ile Sinan Erdem’deki WTA Tenis turnuvası hazırlıkları sebebiyle Abdi İpekçi’de karşılaştı. Salondan 69-66 mağlubiyetle ayrılan Sarı-Lacivertli takım bu sezonki 3. resmi maçında 2. mağlubiyetini almış oldu. Caja Laboral’de tecrübeli guard Prigioni’nin 7 asisti ve Boşnak forvet Mirza Teletovic’in 23 sayısına etkili takım savunması eklenince İspanyol takımı maçı 2.periyottan itibaren dengeleyip galibiyete ulaştı. Fenerbahçe Ülker’de ise öne çıkan tek isim 16 sayıyla Ömer Onan oldu. Grubun diğer maçlarında İtalyan Cantu, Fransa’nın Nancy takımını 80-69 yenerken, tarihinde ilk kez Euroleague’e katılan Bizkaia Bilbao takımı kendi sahasında Yunan devi Olympiacos’u 15 sayı farkla mağlup etmeyi başardı. Cantu’da Micov ve Cinciarini etkili bir oyun oynarken, Nancy’nin NBA patentli yıldızı Nicholas Batum’un 13 sayı, 7 ribaund, 8 asistlik performansı mağlubiyeti önleyemedi. B.Bilbao takımı ise bu yıl Grimau, Mumbru ve Raul Lopez gibi ikinci baharını yaşayan İspanyol oyuncuların yanına Jackson, D’or Fischer gibi oyuncuların performansları eklenince, Yunanistan’daki ekonomik krizden fazlasıyla etkilenen ve birçok yıldızını bırakmak zorunda kalan Olympiacos karşısında farklı bir galibiyet aldı. İlk maçlar sonunda grubun en derli toplu takımı olarak Caja Laboral bir adım öne çıkarken, Fenerbahçe Ülker ise yaşadığı uzun oyuncu problemini gidermeyi başarırsa gruptaki ilk 2 sırayı alacak güce sahip olduğunu gösterdi.

B Grubu
B grubu ilk hafta maçlarında sürpriz yaşanmadı. Güçlü kadrosunu, NBA’den Krstic ve Kirilenko, Olympiacos’tan Sırp guard Teodosic’le iyice güçlendirerek neredeyse bir rüya takım oluşturan CSKA Moskova, Litvanya ekolünün bir numaralı temsilcisi Zalgiris Kaunas’ı Litvanya’da mağlup etmeyi başardı. Kaunas’ta Amerikalılar Weems ve Collins sayılarıyla direnmeye çalışırken, Rus ekibinde Kirilenko, Teodosic ve Shved galibiyette başrol oynayan oyuncular oldular. Gruptaki bir başka maçta bir diğer Yunan devi Panathinaikos, evinde İspanyol Unicaja Malaga takımını 21 sayı farkla mağlup etti. PAO’da 7 oyuncu çift haneli sayılara ulaşırken, geçen sezonun MVP’si Diamantidis 17 sayı ve 7 asistle galibiyeti getiren oyuncu oldu. Fenerbahçe Ülker’den transfer edilen Sarunas Jasikevicius ise 9 dakika oyunda kalıp, 10 sayı üretti. Grubun diğer maçında Brose Baskets, Hırvatistan’ın KK Zagreb takımını 96-65 yenerken, Brose Baskets takımında P.Karşıyaka’dan hatırladığımız Marcus Slaughter 16 sayı, 10 ribaundla galibiyetin mimarlarından biri oldu. Bu grupta Panathinaikos, CSKA ve Zalgiris’in Top 16 biletleri hazır gibi. Unicaja ve Brose Baskets gruptan çıkan 4.takım olmak için çekişir gibi gözüküyor.



C Grubu
Her turnuvada mutlaka ölüm grubu diye adlandırılan bir grup vardır. İşte C Grubu bu sezon Euroleague’in ölüm grubu olarak adlandırılabilir. Temsilcimiz Anadolu Efes’in de mücadele ettiği grupta Real Madrid, Maccabi, E.Armani ve Partizan gibi ülkelerinde ekol olmuş takımlar yer alıyor. Anadolu Efes ilk maçta deplasmanda Avrupa’nın en ateşli basketbol seyircilerinden birine sahip olan Partizan karşısında çok önemli bir galibiyet aldı. Efes’te Savanovic’in hücum performansına Kinsey’in muhteşem savunması ve sayıları eklenice temsilcimiz maçtan 84-73 galip ayrıldı. NBA’de lokavt süresi sona erene kadar Partizan’da oynayacak olan Karadağlı Pekovic, 21 sayıyla maçın en skorer oyuncusu oldu. Armani Jeans Milano ya da yeni adıyla Emporio Armani takımı sezona flaş transferlerle başladı. Kadrosunu Gallinari, Bourousis, Fotsis, Hairston ve Anadolu Efes’ten tanıdığımız Drew Nicholas ile bir hayli güçlendiren İtalyan takımı ilk maçında geçen sezonun finalisti Maccabi Electra takımını 89-82 yenmeyi başardı. Milano ekibinde Hairston 25 sayısına, Gallinari 23 sayıyla eşlik etti. Maccabi’de ise İsrailli forvet Eliyahu 21 sayı 8 ribaund, yeni transfer Papaloukas ise 13 sayıyla oynadı. Grubun diğer güçlü takımı Real Madrid ise Belçika takımı Belgacom Spirou takımını 24 sayı farkla mağlup etti. Ev sahibi takımda Mallet 27 sayı atarken, Madrid temsilcisinde Eurobasket 2011 şampiyonu İspanya Milli Takımı kadrosundan Fernandez ve Reyes 19’ar sayıyla galibiyeti getiren oyuncular oldular. Kaliteli transferlerle sezona giren temsilcimiz Anadolu Efes’in bu grupta ilk 4 şansı oldukça kuvvetli. Burada diğer gruplardan birinde gruptan çıkma ihtimali olmasına rağmen bu gruba düşen Partizan, ligin en şanssız takımı olarak değerlendirilebilir.


D Grubu
Temsilcimiz Galatasaray Medical Park’ın bulunduğu D Grubu’nda da çekişme ilk haftadan başladı. Grubun üç güçlü takımı Barcelona, Montepaschi Siena ve Galatasaray MP, kalitelerini ortaya koyarak deplasmanda rakiplerini mağlup ettiler. Galatasaray MP, ilk maçında deplasmanda Asseco Prokom karşısında son çeyrekte 18 sayılık üstünlüğünün erimesine rağmen kazanan taraf oldu. Polonya takımında Mateijunas ve Hrycaniuk öne çıkarken, Galatasaray’da 6/7 üç sayılık isabetiyle maçı getiren oyuncu Jaka Lakovic oldu. İki sezon öncenin şampiyonu Barcelona bu yıl yine Final Four iddiasıyla çıktığı yolda ilk maçını Union Olimpija karşısında 22 sayı farkla kazandı. Barça’da Rubio’nun yerine alınan Huertas takıma hemen uyum sağladı ve 17 sayı, 8 asistle kalitesini kanıtladı. Sloven takımda ise Beşiktaş’tan hatırladığımız Ratko Varda 16 sayıyla ayakta duran isim oldu. Grubun diğer maçında M.Siena, Rus Unics Kazan’ı 79-71 mağlup etmeyi başardı. Unics adına eski Karşıyaka ve Efesli Henry Domercant 30 sayıyla oynarken, Siena’da Eurobasket turnuvasında mükemmel bir performans sergileyen ve ‘gerçek’ Makedonyalı olan Bo Mccalebb 17 sayıyla takımını taşıdı. Grupta güçlerin dağılımına bakarak Galatasaray Medical Park’ın ilk üçte yer alabileceğini rahatlıkla söyleyebiliriz. M.Siena ve Barcelona ise grubun diğer güçlü adayları.

28 Temmuz 2011 Perşembe

En Güzel Şike Henüz Yapılmamış Olandır


Alanya’dayız. Sabahın körü. Yatalı 1 saat olmuş olmamış, telefon çalıyor. Benimki değil ama yarı uyanık vaziyetteyim. “Ne! Aziz mi? Şike mi yapmış? Ne diyorsun sen? Vay vay vaaay..!” Çok sevdiğim bir dostumun şaşkın sesinden öğreniyoruz baskınları. İlk başta şoklardayız, eve dönme hazırlıkları falan, öğlen yola koyuluyoruz. Akşama kadar arabada 3 kişi telefon trafiği yaşıyoruz, tabi pek fazla bilgiye kimse sahip değil, edindiğimiz bilgilerden tatmin olmuyoruz. Akşam 10’da Sakarya’da kendimize bir yemek molası verdiğimizde telefondakiler hep “Galiba şike yapmış, bütün televizyonlar bunu gösteriyor.” şeklinde açıklamalarda bulunuyorlar. Tartışmalar, can sıkıntıları, yol bitiyor, gece 4 olmuş, evdeyim.

İlk günden itibaren sorular birikiyor, olay gittikçe dallanıp budaklanıyor. Teknik, taktik konuşmayı unuttuk, futbolu unuttuk. Bol bol okuyoruz, her gün bir şeyler öğreniyoruz ancak bir türlü biriken sorularımıza cevap alamıyoruz. Öncelikle şunu söyleyeyim ben gazeteci değilim, hele ki tarafsız kalmak mecburiyetinde hiç değilim. Yazıyı okurken benim Fenerbahçe taraftarı olduğum gerçeğini ve konuya Fenerbahçe tarafından baktığımı unutmayalım.



Araya rakip takım taraftarları ile ilgili birkaç şey sıkıştırmak istiyorum. 3 Temmuz’dan bu yana birkaç tür taraftar örneği gördüm. Hoşuma gidenler çeşitli yaratıcı esprilerle veya fotoğraflarla Fener’le kendince eğlenen taraftarlar. Zaten taraftarlık biraz da böyledir, rakibin bir açığını bulduğunda oradan yüklenmeye başlarsın. Bu esprili yaklaşım en gergin anınızda bile sizi biraz gülümsetip aslında aradaki samimiyete katkıda bulunuyor. Fakat bazı ciddi işlere giren, ciddi suçlamalarda bulunan, kendi takımından keyif almayı unutmuş, köpekler gibi Fenerbahçe’ye saldırırken kendini güçlü hisseden bazı zavallı tipler var. İşte onlar Sezer ve Emenike konusunda kendilerini o kadar çok kaptırdılar, bedava Bank Asya reklamını o kadar çok yaptılar ki, savcılık ve TFF’den gelen geçici sonuçlar sonunda twitter hesaplarını kapatanları dahi gördüm:). Yine de güzel tarafından bakmalıyız, zira Fenerbahçe takımı Düzce’deki tesislerden ayrılırken bir grup Galatasaray taraftarı onlara destek oldular.

( http://i1107.hizliresim.com/2011/7/11/10135.jpg )



Şike konusunda kişisel tavrım çok net. Şike yapan yönetici, futbolcu, hakem, kulüp kim varsa cezalandırılmalıdır. Eğer Fenerbahçe hakkındaki iddialar doğruysa bir alt lige düşürülüp bu şikeye bulaşanlar spordan uzaklaştırılmalıdır. Hatta ben bu konuda biraz daha katı sayılırım. Başta Aziz Yıldırım olmak üzere kimler tutuklanmışsa, aklansalar dahi kulübe geri alınmamaları taraftarıyım. Fakat Türkiye’nin çarkları bir başka işliyor özellikle son yıllarda. Futbol, milyon eurolarla ölçülen bir sektör dolayısıyla para babalarının, mafyanın ve gizli örgütlerinin ağzını sulandıran bir ortam. Türkiye gibi siyasetin her yere bulaştığı bir ülkede futbolun rant sağlama aracı olarak kullanılmaması zaten çok zayıf bir ihtimaldir. Eski, yeni bütün defterleri açıyoruz. Başlayalım..



1) Şike ile teşvik primi aynı şey midir? Bana göre şike birine işini yapmaması için verilen para, rica, sözdür. Fakat teşvik primi birine işini daha iyi yapması için verilen paradır. Hep şuna benzetmişimdir: Bir gece kulübünde olduğunuzu ve garsonun size o gece veya bir dahaki gelişinizde daha iyi davranması için fazladan bahşiş verdiğinizi düşünün. İşte o bahşiş garsonun işini daha özenle yapması için verilen bir teşvik primi değil midir?



2) Şike demişken, 15-16 milyon oy pusulasının fazladan basıldığı, seçim gecesi oylar sayılırken elektriklerin kesildiği bir siyasi ortamda oy toplama amacıyla kömür, pirinç, buzdolabı verilmesi teşvik primi, buna karşılık alınan oylar da şikeye dahil olmaz mı?



3) Adalet arayanları görüyorum, tabi ki haksız sayılmazlar. Fakat etrafınıza bakın. Hiç mi tanıdık torpiliyle işe giren, ya da akrabası yüksek mertebeli subay olduğu için rahat askerlik yapan yok? Birine yıllardır göz yumup, diğerine isyan etmek durumu kendi içinde sizce adil midir?



4) Gelelim Fenerbahçe’ye. En büyük rakipleri olan Galatasaray, Beşiktaş ve Trabzonspor’u ligin ikinci yarısında yenme başarısını göstermiş bir takım neden Eskişehir’den ya da Sivas’tan maç ister?



5) Sporda Şiddet ve Düzensizliğin Önlenmesine Dair Kanun 14 Nisan 2011 günü yürürlüğe girdi ve şike ile ilgili o tarihten sonraki maçlar incelenebilir. Peki o zaman 9 Nisan Cumartesi akşamı oynanan Eskişehir-Fenerbahçe maçı nasıl incelemeye dahil oldu?



6) Fenerbahçe rahatlıkla şike yapabilecek güçteyse, 28 yıldır Türkiye Kupası’nı neden kazanamıyor? Özellikle son yıllarda defalarca final oynadığı halde.



7) Fenerbahçe rahatlıkla şike yapabilecek güçteyse, bu takım son 5 yılda neden 2 defa şampiyonluğu son haftada kaybetti?



8) Aklanan ve serbest bırakılan Emenike’yi şike yapmakla suçlayan ve basında yer alan Bülent Ataman hakkında nasıl bir yaptırım uygulanacak?



9) İncelemeye alınan 19 maçın kaçı Fenerbahçe maçı? Şiddet yasasına göre en fazla son 6 maç olabilir.



10) Diyelim ki 6 maçın tamamında şike yapıldı, neden sadece Sivas kalecisi Korcan tutuklu? Fenerbahçe şikeyi kale ağları, direkler ve korner bayrağı ile mi yaptı?



11) Korcan Çelikay Beşiktaş’ın 24 yaşındaki gelecek vaad eden kalecisiydi. Beşiktaş’tan gönderilmesinin sebebi ne olabilir? Birazcık pişsin diye cevabını kabul etmiyorum çünkü yerine alınan Cenk 23 yaşında.



12) Üstteki sorunun cevabını ben vereyim: Çok kötü bir kaleci olması. Kötü ve tecrübesiz bir kalecinin yağmurda sekerek gelen bir topu tutamamış olması şike yaptığının kanıtı olabilir mi?



13) Aynı Sivas maçında benzer bir golü Volkan da yemedi mi? Şike yapmış olabilir mi?



14) Eğer yok Korcan o topu bilerek yedi diyorsanız, şu maçta Korcan’ın 2si ofsayt olmak üzere yediği 4 gol şike değil de nedir?

http://www.youtube.com/watch?v=fLFBe5ueRFc



15) Sivas – Fb maçının akşamı Karabük’ün kalecisi Tomic Trabzon’dan saçma sapan goller yemiştir. Hazır herkesi alıyorken Tomic’in de bir ifadesini almak gerekmez mi?



16) Varsayalım Fenerbahçe şikeyi yaptı. 2010 Aralık ayından beri teknik takipte olan polis neden maçlar oynanmadan ya da hemen sonrasında müdahale etmedi?



17) Polis şikenin farkındaydı da, neden lig ve Fenerbahçe’nin şampiyonluğu tescil edildi?



18) Fenerbahçe kulübü yayın yasağı talep etti, kabul edilmedi. Peki Deniz Feneri soruşturmasına neden yayın yasağı getirildi?



19) Deniz Feneri soruşturmasında 3 yılın sonunda anca 3-5 kişi tutuklanırken, şike soruşturmasında neden 3 günde bir yığın tutuklu ortaya çıktı? Futbolu, renkleri bir tarafa bırakın, yargıya inancınız azalmadı mı?



20) Aziz Yıldırım’ın emniyetteki görüntüleri, fotoğrafları basına yansıtıldı. O tarz fotoğraflar bilindiği gibi genellikle seri katillerde yayınlanır. Henüz suçu kanıtlanmamış bir şüphelinin evinden alınırkenki görüntüleri ve fotoğrafları neden ve nasıl basına servis edildi?



21) Deniz Feneri operasyonunda tutuklanan eski RTÜK başkanı Zahid Akman’ın da aynı fotoğrafları çekildi. Onları neden göremiyoruz?



22) Son golün asistini yapan Mehmet Yıldız’a “o golü neden atmadın” sorusunun yöneltildiği bir ortamda Güiza’nın en kral şikeci olması gerekmez mi?



23) Menajerlik sınavı sonucuna etki edildiği için tutuklananlar oldu. YGS-LYS skandallarının ilkinin üzerinden 3 ay geçti, yüz binlerce insanın hayatıyla oynandı, kimler tutuklandı?



24) Yoksa “adalet dediğiniz o kadar da adil bir şey değil” mi?



25) Wikileaks belgelerinde Türk sporu ile ilgili tek maddede devlet eliyle Trabzonspor’a 12 milyon dolar aktarıldığından bahsediliyor. Neden kimse üzerine gitmedi? Kimin işi?



26) Üsttekine inanmayanlar şuna inanırlar mı?

http://www.sporx.com/futbol/superlig/trabzonspor/trabzonspora-27-milyon-dolar-aktiSXHBQ234840SXQ



27) Kamuoyunda daha ilk günden sadece Fenerbahçe suçlu ilan edildi, medya da bu kampanyaya olabildiğince destek verdi. Peki şunu yapan insanlar Kazım Koyuncu’yu bu işlere alet etmeye utanmışlar mıdır?

http://i1107.hizliresim.com/2011/7/11/11976.jpg



28) Şu arkadaşlardan kaçı tutuklu, kaçı tutuksuz yargılanacak?

http://www.sporx.com/futbol/superlig/genclerbirligi/trabzonspor-icin-oynadikSXHBQ225625SXQ



29) Emre’nin maçtan önce rakip takım arkadaşlarıyla konuştuğu söyleniyor, peki bu insanlar geçen yıl Rüştü tek tek Fenerbahçe’nin rakiplerini ararken neredeydiler?



30) Boş laf yapmayalım. Bu soruyu kesin, kes burayı canım, kes burayıııı. Manevi anlamda soruyorum. Şunun yaptırımı nedir?

http://www.youtube.com/watch?v=92ro6jmFyE0



31) Fenerli medya sözü artık bir klişe oldu, peki bu Ekrem Açıkel ne ayak o zaman? Gözaltıları devam eden iki oyuncunun suçlu olduğunu hakimden önce açıklamaya kalkanlara kamuoyunu yanıltmak suçundan bir ceza gerekmiyor mu?

http://www.youtube.com/watch?v=6Zo2dBdbaz4&feature=player_embedded



32) Fenerli medya demişken. Emenike’nin para sayarkenki görüntüleri varmış. Nerede o görüntüler? Yok mu?



33) Fenerbahçe Başkanı 2006 ve 2010’da ligin incelenmesini istedi. İktidar, yargı ve emniyet mensupları aynı kişilerdi. -Fenerbahçe taraftarının çoğunluğu dahil- sallayan oldu mu?



34) Fenerbahçe’nin 17 maçta 16 galibiyet alması anormaldir de, Trabzonspor’un toplam 82 puana ulaşması çok mu normaldir?



35) Eski Spor Bakanı Faruk Özak’ın Trabzon-G.Antep maçından önce Antep’e gidip, toplantılar yapıp yeni stat sözü verdiği doğru mudur?



36) Bir Cemal Nalga olayı vardı ne oldu ona? Tufan Ersöz? Hangi takımda oynuyorlardı?

http://i1107.hizliresim.com/2011/7/13/1733.jpg



37) Bursa-Beşiktaş taraftarları arasında neden olaylar yaşanıyor? Son yıllarda iyice azıttılar İnönü’de Bursalı bıçaklandı, Bursa’daki maç olaylar nedeniyle iptal edildi. Bursalılar’ın derdi neydi?



38) Bursalılar'ın derdi Sedat Peker & Sergen Yalçın & Sinan Engin beraber Rize’yi ligde tutup, Bursaspor’u düşürmeleri olabilir mi?



39) 2004 yılında Sedat Peker’e yönelik yapılan Kelebek operasyonu kapsamında Akçaabat Sebat – Rize ve Rize – Beşiktaş maçlarına müdahale edildiği telefon dinlemelerinden tespit edildi. O günlerde ‘Sporda Şiddet Yasası’ yoktu ancak federasyonun küme düşürme yetkisi vardı. Neden şike konuşmaları ile ilgili hiçbir işlem yapılmadı?



40) Bugün futbol yorumculuğu yapan ve Bursa-Beşiktaş arasında olanları ‘Çok üzülüyoruz, Türk futboluna yakışmıyor, çok yazık’ diye yorumlayan Sergen Yalçın, o gün maçı satan adam değil midir?



41) Bu olayı Milliyet’teki köşesine taşıyan, 2004 yılında olayın üstüne giden kadın gazeteci neden 7 yıldır işsizdir?



42) Yazacağım belgeler, İstanbul 9. Ağır Ceza Mahkemesi'nde görülen 2004/402 numaralı dosyadan.

VP: Vedat Peker (Sedat Peker’in abisi)



"Gereğinden fazla koşan" Sinan'a öfkelenen Vedat Peker, kimliği açıklanmayan bir kişiyle şunları konuşuyor:



15 Mayıs 2004 (Saat: 19.33)

VP: 11 numara Sinan var ya! (O zamanlar Beşiktaş’ta oynayan Sinan Kaloğlu)

X: Abi, o özellikle koştu, abi biraz koşması lazımdı.

VP: Yok yok, .... çocuğu gol atmak için oynadı.

X: Yok abi! Sergen konuşmuş şimdi abi. Yemin ediyor öyle bir şey yok.

VP: Sergen mi diyor?

X: Evet.

VP: Ne dedin Sergen'e? .... edecek Vedat abin dedin mi?

X: Evet abi. Hiç koşmasak olmaz!

VP: Tamam onu da kaybetmeyelim! Hepsine teşekkür et, Sergen'le konuş. Hepsiyle konuş, hepsine teşekkür et.

X: Konuşacağım tabii abi!

VP: Uçakta beraber olacağım zaten hepsiyle ya!



Bu telefon kaydı, ilgili dosyanın 17 no'lu klasörünün 273. sayfasında yer alıyor.



43) Bu daha da ilginizi çekecektir. Buyrun.

YD: Yaşar Durmuşoğlu (Sedat Peker’in adamı)



Sedat Peker'e yakın isimlerden Yaşar Durmuşoğlu'nun, maç akşamı Hasan isimli kişiyle yaptığı telefon konuşması, Rize'de yaşananların özeti gibi.



15 Mayıs 2004 (Saat:22.29)


YD: Baba böyle bir stres olmaz! Hiç oynamadılar abi, kaleye gidemiyorlar! (Rize takımından bahsediyor.) Hakem bir penaltı verdi de, kurtardı bizi be. Ya reis olmasa, bu takım küme düşmüştü Hasan!

H: Bir de pankart asmış, "Vedat Peker seninle gurur duyuyoruz" diye! Onu yazanı ...! Ulan bunun neresinden gurur duyuyorsunuz!

YD: Vedat Peker diye bağırdılar desem, reis bunu...

...

H: İyi ki sen kapışmadın onunla!

YD: Benimle nasıl kapışacak? Görevli geldim buraya! .... onu vallahi billahi burada!

H: Beni makaraya saracaktı, gelmemem iyi oldu değil mi?

YD: Vallahi iyi oldu! Ama millet var ya, fino gibiydi be abi! Böyle süt dökmüş kedi gibi! "Kesin düştük" diyordu ya, bunu bir gördüler abi! Ama o Beşiktaşlı çocuklar var ya! Helal olsun! Ya o Serdar (Topraktepe) var ya! Seyrettin mi maçı?

H: Seyrettim seyrettim...

YD: Hasan, bu Rize takımı Fener'i nasıl yenmiş abi ya?

....

H: Bursa yendi, Akçaabat yendi, İstanbul yendi!

YD: Ya berabere kalsak var ya kesin düşüyor takım! Ulan bu reis var ya, büyük adam ya! Yok abi, reis olmasa vallahi gelmezdim. Takım harbi düşüyordu... Beşiktaş'a prim yollamış Bursa, çocuklar kabul etmemiş... O Serdar, Emre falan var ya! Ah be abi! Öyle bir şey olsa, kesin sahaya atlayacaktım.

H: Ya Tümer var ya Tümer! Tümer'le telefonda konuştum. "Biz ..... bayıltırdık" diyor.

YD: 5 yaparlardı bizi 5, 5!

H: "Fenerbahçe'nin karşında bizim için oynadılar. Bizim için çalışan takımı kümeye göndermemiz ayıp olur" dedi.

YD: O çocuklar, bizim evlatlar var ya! Onlardan Allah razı olsun, babaya da söyledim... Çocuklar bizi koridorda gördüler, hepsinin gözleri parlıyordu ya!



Üstteki telefon kaydı, aynı 17 no'lu klasörün 133'üncü sayfasında bulunuyor. Neredesin basın?





44) Dönemin Beşiktaş Teknik Direktörü Mircea Lucescu, o günlerde Vatan gazetesine yaptığı açıklamada şunları söyledi:

"Özellikle kariyerinin sonuna gelmiş oyuncularım resmen bana ve takıma ihanet ettiler. Başta Zago, Cordoba ve Ronaldo olmak üzere yabancılar iyice kenara çekildiler. Ama yöneticilere söylemiştim. Onlara kariyerinin sonuna gelmiş, para için oynayan futbolcuların, her şeyi deneyebileceğini anlatmıştım. Buna rağmen Beşiktaş yönetimi onların parasını vermedi. Onlara yol açtı. Boşluk bıraktı. Konya maçından sonra Cordoba'yı kenara çekip 'Maç sattın mı?' diye sordular... Geriye dönüp baktığımda, şüphelerimin yerine oturduğunu görüyorum. Şimdi kendime kızıyorum. Çünkü o zaman kötü adam ben olmuştum. Türkiye'deki sisteme karşı mücadele etmek çok zor."

Soru? Sorum yok.



45) 3 Temmuz tarihinden itibaren her kanalda ‘Fenerbahçe küme düşmeli mi?’ adı altında bir yığın program yapılıyor. Medya 2004’te ve takip eden 6 yılda neredeydi? Beşiktaş için –iddia bile olsa- bir tane dahi program yapıldı mı? Bu basının kamuoyunu yönlendirmesi değil de nedir?



46) 2004 yılında Alaattin Çakıcı, Trabzonspor Kulübü'nün başkanlık seçimlerinden önce Futbol Federasyonu Başkanı Haluk Ulusoy'a şoförüyle “Trabzonspor kulübü kongresi için yardımcı ol, iyi bir yönetim kurulsun, Trabzonspor bir yerlere gelsin” mesajını gönderdi mi?



47) Sedat Peker’in “bizimle beraber klişeleşmiş bir tespih” olarak tanımladığı altın tespih futbol dünyasında hangi isimlere hediye edildi? Sadettin Saran’da da altın tespih var mı?



48) Ufak bir ipucu konuşması vereyim bu noktada.

SY: Sergen Yalçın

SP: Sedat Peker



8 Eylül 2004

SY: Abi tespih lazımdı bize biraz. Benim arkadaşlarım var, rica ettiler. Ben de, 'Abiye bir sorayım' dedim.

SP: Kim ulan bunlar? Ben tanıyor muyum? İyi insanlar mı? Çünkü o tespih bizimle beraber klişeleşmiş bir tespih.

SY: İyi insan olmasalar ben sana söyler miyim abi?

SP: İlk üretimden sana hemen 4 tane yollatacağım kardeşim.




http://i1107.hizliresim.com/2011/7/12/10273.jpg



49) Beşiktaş’tan sıkılanlar için tertemiz Galatasaray dosyasını açalım. Hani şu ‘alnımızın akıyla’ Galatasaray. Soru yok.



SE: Sinan Engin

GÇ: Gençağa Çakıcı ( Alaattin Çakıcı’nın kardeşi)



28 Nisan 2004

GÇ: Ergun Abi (Ergun Gürsoy-eski GS yöneticisi) ne yapmış biliyor musun? İki tane forma yaptırmış, benim ismimi birine de abimin ismini... Getiriyor Levent Tenis Kulübü'ne açıyor, herkese gösteriyor. Aldım formaları, nasıl gülüyorum biliyor musun?

SE: Bu sene Galatasaray'a çalışacağız artık.




50) Şu anki AKP Milletvekili Hakan Şükür’ün 4 Temmuz’da yaptığı açıklamadan bir bölüm paylaşmak isterim: “Siz futbolculuk döneminde böyle şeylere tanık oldunuz mu?" sorusunu Şükür şu cevabı verdi: "Ben hiç tanık olmadım. İşte böyle her işin perde arkasında yansımayacak şekilde konuşmalar vardır. Çeşitli şüphe ve imalarla bunların içerisinde olursunuz ama kendi adıma öyle bir duruşunuz olmalı ki bunlar size yanaşmamalı.



Ne kadar etkileyici açıklamalar değil mi? Milletvekili Hakan’ın son cümlesini tekrar okuyup aşağıdan devam edelim.

GŞ: Gökhan Şükür ( Hakan Şükür’ün kardeşi)

SP: Sedat Peker



29 Ağustos 2004 (Saat: 14.13)



GŞ: Babacığım!

SP: Ne haber, ne yapıyorsun oğlum?

GŞ: Babacığım, "Herhalde beni istemeyeceksiniz" dedim. Böyle bekliyorum kedi gibi.

SP: İstemez miyim oğlum ya!

GŞ: Nasılsınız babacığım, iyi misiniz?

SP: Sen her ne kadar o gün teknede bana kelek yapsan da, biz kelek yapmayız oğlum!

GŞ: Yok babacığım! Sizi çok seviyorum vallahi babacığım. Sizi çok seviyorum öyle bir şey olabilir mi? Ya işte ya...

SP: Olmaması lazım.

GŞ: Hiç öyle bir şey olabilir mi reisim?

SP: Olmaması lazım bu hususta.

GŞ: Burda mısınız babacığım?

SP: Yok İstanbul'dayım ben. Adalar'dayım. Döndüğün zaman beni ara. Hem abinle görüşecektim, onu da bir şey yapalım, tamam mı oğlum?

GŞ: Tamam babacığım.

SP: Allah seni korusun.

GŞ: Allah razı olsun babacığım, ellerinizden öpüyorum.



Bu yazışma bana çok komik geldi, kedi gibi bekliyorum falan. Bunların hepsi adliye dosyalarında mevcut ama yine de inandırıcılığı çok yüksek değil diye Hakan Şükür & Sedat Peker ilişkisiyle ilgili fotoğraflar var mıdır diye bakındım veee meğerse aynı denizde yüzmüşüz bizz..



http://i1107.hizliresim.com/2011/7/12/10569.jpg

http://i1107.hizliresim.com/2011/7/12/10602.jpg



51) Ankara 1. Ceza Mahkemesi’nde de Galatasaray’ın 2009 yılına ait bir dosyası var şu anda, numarası 2009/190. Dosyada Galatasaray Yöneticisi Adnan Sezgin’in dönemin TFF Hukuk Kurulu Başkanı Recep Özcan ile lig sonundaki konuşması yer alıyor. Recep Özcan’ın sanık olduğu Simsar operasyonuna ait dosya. Bu dosya hakkında bir şeyler duydunuz mu, medya, basın, gazeteler, üzerinden 2 yıl geçti, neden üstü kapatıldı?



52) Ve bence en kritik soru şu. Teknik takip 2010 Aralık’tan beri yapılıyordu. Genel seçimler ile şampiyonluk akşamı arasında 1 aya yakın süre var, neden bu operasyonlar için genel seçimler ve TFF başkanlık seçimleri beklendi? Bugün herhangi biri çıkıp da herhangi bir şeye dayandırarak bu operasyonun mevcut hükümet ve cemaatle ilgili olmadığını söyleyebilir mi?



53) Bir sürü sorular yazmışız günlerdir. Ya o değil de nasıl koydu Aykut Kocaman?





Bu kadar iddianın sorunun üzerine söylenmesi gereken bazı sözler var. Öncelikle bu yazdıklarım 12 Temmuz 2011 akşamına kadarki düşüncelerden, bilgi ve belgelerden oluşmuştur. Sorduğum soruların bazılarına önümüzdeki günlerde cevaplar bulunabilir. Bulunabilecek cevapların doğruluğu, yenilir yutulurluğu geçmişe dönüp bakıldığında sorgulanmalıdır. Buraya yazmadığım daha bir çok soru var, örneğin Fenerbahçe hisselerini kimin alacağı, Murat Ülker’in başkan yapılmaya çalışılması gibi. Daha yeni sorular da önümüzdeki süreçte ortaya çıkabilir. Yazının başında söylediğimi tekrarlamak istiyorum, eğer şike yapılmışsa başta Fenerbahçe Kulübü olmak üzere tüm adı karışanlar cezalarını çekmelidirler. Sonra bana buradan kelime seçip de kimse bik bik yapmasın. Gerekirse bir alt lige düşme cezası, eksi puan cezası verilmelidir fakat tüm verilecek cezalar Türk futbolunu hatta daha büyük resme bakılırsa –sanırım bu lafı bir ben kullanmamıştım, şimdi rahatladım- Türk sporunu temizlemeyeceği aşikardır.



Formanızı çıkartıp bir kenara bırakın ve düşünün. Bu ülkenin en önemli sınavının sorularında şike yapıldı, şifrelendi. Eyüp ilçesindeki okullarda ‘şans eseri’ sınava giren tüm adaylar kız öğrencilerden oluşuyordu. Öğretmen atamalarının nasıl yapıldığı ortada. Üzerinden 1 hafta ya geçti ya geçmedi, Türkiye sınırları içinde, Şırnak’ta PKKlı teröristler kutlama yaptılar, kaçımızın haberi var ya da polisimiz, jandarmamız bu konuda nasıl bir uygulamaya gitti bileniniz var mı? Şimdi tekrar formaları giyin, geçenlerde Fenerbahçelilerin yürüyüşü vardı, polis zor kullandı, kadınlara çocuklara, genç kızlara, abartmıyorum bebek arabasındaki bebeğe bile biber gazı sıkıldı. Hadi biber gazına alıştık diyelim, Türk polisi Fenerbahçeliler’e karşı “gerekirse mermi kullanabilirsiniz” talimatı verdi. Galatasaraylılar hakkında ‘babası belli olmayanlar’, ‘gerzekler’ ifadelerini kullanan Suat Kılıç şu anda Spor Bakanı. O olmasaydı, yerine gelecek isim Hakan Şükür, onun da ne ayak olduğundan bahsettik zaten. Örnekler rahatlıkla çoğaltılabilir. Şu yaşananların tamamından sonra polise, yargıya, hükümete, devlete ve tüm kurumlarına güvenim var diyenler bütün yazıyı boşa okumuş olabilirler zira o kafaya ulaşmış insana ne deseniz zaten yiyecektir.



Kulüpler birliği devam edelim kararı aldı fakat Galatasaray Kulübü ligler ertelensin istiyor. Bence seneye oynanacak her maç büyük gerilimlere sahne olacak ve taraftarlar arasındaki fanatizmi arttıracaktır, buna ayarlarıyla 9 gündür özenle oynanan Fenerbahçe taraftarı da dahildir. Bu taraftar bu olanları unutmaz.



Buraya kadar okutturabildiysem ne mutlu bana. Belki bazılarınızı biraz kızdırmış olabilirim, sabredip okuyan herkese teşekkür ederim. Umarım futbolumuz temizlenir falan gibi saçma sapan cümleler kurmayacağım, eğer temiz lig, temiz futbol isteniyorsa peşin peşin söyleyelim bu hiçbir zaman gerçekleşmeyecek. Çünkü 10 yıl geriye dönüp temizlemeye başlasak bile futbolun dişlilerinin içinde siyasi güçler, milyon eurolar, ihaleler yer aldığı sürece Simon Kuper’in dediği gibi “Futbol asla sadece futbol değildir.”



*Not1: Bu yazının içinde iddianame kelimesi bulunmamaktadır. Çünkü daha hazırlanmamıştır bile.

*Not2: Polisin mermi muhabbetini de merak edenler varsa aşağıdaki görüntülerin 48.saniyesinde yakalayabilirler.



http://www.youtube.com/watch?v=UnGtFx32bTM



*Not3: Bizim şimdiye kadarki şike belgelerimiz ise bunlar, keyfini çıkarın.

http://www.youtube.com/watch?v=9FtUJHJsIH4



Saygı & sevgi

16 Eylül 2010 Perşembe

İspanya ve 80 Jenerasyonu (2005-2010)


  • Xavi, Ramos, Iniesta, Torres, Navarro, Fernandez, Nadal, Contador..Bu isimler farklı spor branşlarının son 5 yıldaki şampiyonları ve iki ortak noktaları var. Hepsi İspanyol ve hepsi 80li yıllarda doğdu. Son yıllarda sporda tam anlamıyla bir İspanyol devrimi yaşıyoruz. Her spor branşında gözünü kupaya, madalyaya diken, izleyicilere seyir zevki veren bir İspanya. Ve özellikle son 5 yıldaki bu İspanyol devriminin arka yüzünü çevirince karşımıza hep 80li yıllarda doğmuş ve iyi yetiştirilmiş İspanyol gençleri görüyoruz. Kulüp bazında belki geçmiş başarıları tekrar ediyor olsalar da milli platformdaki başarıları bu yazımdaki ilham kaynağı diyebilirim. Şimdi çeşitli branşlarla İspanyollar’ın başarılarına değinelim.

  • Futbol, hepinizin de bildiği gibi dünyanın neredeyse her bölgesinde insanlara aynı heyecanı aynı anda yaşatabilen tek oyun, bunun altı çizilmeli. Son yıllardaki endüstriyel ve ekonomik gelişmelerle futbolun bir oyun olduğu gerçeğinin üstü çizilmeye çalışılsa bile. Futbolda İspanyol takımları denilince en başta akla gelen iki kulüp, Real Madrid ve Barcelona. Barça'nın son 5 yılda İspanya dışından 4 kupası bulunuyor. Buna karşılık Real Madrid'in son 5 yılda İspanya dışında kupası yok. Ancak, bu iki deve kafa tutan İspanyol kulüpleri Avrupa'da Real Madrid'in boşluğunu doldurmaya yetti. Özellikle Sevilla 3 kupayla İspanyolları temsil ederken, geçtiğimiz yıl Avrupa Ligi'ni kazanan Atletico Madrid ile Valencia, Villarreal ve 'bir Türk gibi güçlü' Deportivo zaman zaman Avrupa futbolunda söz sahibi oldular. Kulüp bazında Barça ve Sevilla'nın sırtına binen İspanyol futbolu, milli takım bazında ise dünyayı salladı. Son Avrupa Şampiyonu ünvanı ve daha da önemlisi geçtiğimiz yaz kazanılan Dünya Kupası. Bu Avrupa Şampiyonası ve Dünya Kupası'nın bizim ülkemizden yaka paça, üstüne milyon eurolar vererek gönderdiğimiz Luis Aragones ve Vicente Del Bosque ile kazanılmasının bizim açımızdan bir çıkarımı olabilir mi onu yorumculara bırakmak gerekir diye düşünüyorum. Benimsedikleri bol paslı, topa hakim olan ve göze hoş gelen oyun tarzlarıyla tüm futbolseverlerin sempatisini kazanmış durumdalar. Peki bu başarıların esas kahramanları kimler?

  • 2008 ve 2010'da oynayan İspanya A Milli Futbol Takımı oyuncuları: Iker Casillas, Victor Valdes, Pepe Reina, Gerard Pique, Sergio Ramos, Raul Albiol, Alvaro Arbeloa, Andres Iniesta, Xavi Hernandez, Cesc Fabregas, Xabi Alonso, Sergio Busquets, Santi Cazorla, Juan Mata, Pablo Hernandez, Albert Riera, David Silva, Jesus Navas, Pedro Rodriguez, David Villa, Fernando Torres, Fernando Llorente, Daniel Güiza, Alvaro Negredo.

  • En yaşlısı 80 doğumlu Xavi, Güiza; en genci 88 doğumlu Mata, Bousquets. Üstelik bizim oynatmaya korktuğumuz yaşlarda bu oyuncular takımlarının herşeyi konumundalar. Özellikle 87 doğumlu Fabregas'ın Arsenal'in kaptanı olması ve 88li Busquets, 86lı Ramos'un, 87li Pique'nin takımlarının tüm maçlarında 90 dakika oynuyor olması dikkat çekici. Çocuk yaşta Real Madrid ve milli takım kalesini devralan Casillas'ın kaptan olduğu bir milli takımdan bahsediyoruz. Bir de esas kaptan var. Carles Puyol. 78 doğumlu olan Puyol bu takımın abisi konumunda. Ve tabi ki son yıllarda milli takıma çağırılmayan 77li Raul Gonzalez'e de değinmeden geçmek olmaz. Milli takım iskeletini Barcelona'dan alıyor, ilk 11'de tam 7 oyuncu. Tabi Barcelona oynadığı şiir gibi futbolla tüm dünyanın dilindeyse bunu 87 doğumlu bir Arjantinli'ye de borçlu diyebiliriz. Arjantin'de doğmuş ama büyüme hormonu eksikliği nedeniyle İspanya'ya gelip yetenekleriyle fazlaca büyümüş bir çocuk. Lionel Messi de başka bir yazının konusu olsun.

  • Basketbol, futbolun gölgesinden çıkmayı başaramamış, bizim gibi ülkelerde sadece ev sahibi olunan organizasyonlarla hatırlanan, futbola göre çok daha saygın ve kaliteli bir spor dalı. Ülkemizde takım bazında Avrupa'nın en büyük basketbol organizasyonu olan Euroleague'e Efes Pilsen ve Fenerbahçe Ülker ile aşağı yukarı her sezon katılıyoruz fakat insanımız, futboldaki Şampiyonlar Ligi'ne eş değerdeki bu organizasyona boş salonlarla karşılık vermekte. İspanyollar ise Euroleague'e katılan Caja Laboral Vitoria, Unicaja Malaga, Real Madrid, Barcelona gibi takımlarına tam destek veriyorlar. Ortalama 9000 kişiye basketbol oynuyor bu takımlar. Bizde ise Abdi İpekçi'de maçı izleyen koltuk sayısı 12.500. Barcelona Basketbol Kulübü aynı zamanda son Euroleague şampiyonu ve 80 doğumlu oyuncuları Juan Carlos Navarro final maçının en değerli oyuncusu (MVP) seçildi. Takım bazında önemli noktalara ulaşmış olan İspanyol basketbolu, milli takımın 2006 yılında Japonya’da Dünya Şampiyonası’nı kazanmasıyla zirveye çıktı. Aynı çizgilerini Avrupa Şampiyonası’nda da sürdürdüler ve 2007’de kendi ülkelerinde gümüş, 2009 yılında ise Polonya’da altın madalyaya uzandılar. Oynadıkları hızlı basketbol ile de izleyenleri heyecanlandıran bir takıma sahipler.

  • Son 5 yılda basketbola damga vuran İspanyol oyuncuların listesini yapalım: Fernando San Emetario, Rudy Fernandez, Ricky Rubio, Juan Carlos Navarro, Raul Lopez, Felipe Reyes, Victor Claver, Fran Vazquez, Sergio Llull, Jose Calderon, Marc Gasol, Alex Mumbru, Pau Gasol.

  • Takımın en yaşlıları 80 doğumlu Navarro, Reyes, P.Gasol; en genci 90 doğumlu Rubio. Bu oyunculara bir de 77 doğumlu Jorge Garbajosa eklenince İspanyol takımı durdurulamaz hale gelebiliyor. İspanyol basketboluna çağ atlatan oyuncu Pau Gasol. 2001 yıllında Atlanta Hawks tarafından draft edilen pivot, Memphis Grizzlies’ta 2008’e kadar oynadıktan sonra LA Lakers’ın yolunu tuttu. Onun dışında NBA takımları tarafından seçilen İspanyol oyuncular, Garbajosa (Toronto), Fernandez (Portland), Marc Gasol (Memphis). Burada bireysel olarak yazılması gereken oyuncu, takım skor üretme konusunda sıkıntı çektiği anlarda sorumluluk alan, şutlarıyla ve ‘gözyaşı damlası’ denilen sayılarıyla ünlü olan Juan Carlos Navarro. Yine çok genç yaşta NBA takımlarının gözdesi Ricky Rubio da incelemeye değer bir oyuncu.

  • Tenis, ülkemizde İpek Şenoğlu ve son 1-2 yılda Marsel İlhan’dan öteye gidemediğimiz bir spor dalı. Fakat dünyadaki yeri çok daha ilerilerde. Avustralya Açık, Fransa Açık, Wimbledon ve Amerika Açık’tan oluşan Grand Slam turnuvalarına yoğun ilgi var. 80 ve sonrasında doğan İspanyol tenisçiler hem erkek hem de bayanlarda son 5 yıla damgasını vurmuş durumda. Bu raketlerin başında tabi ki Rafael Nadal geliyor. 86 doğumlu Rafa, 18 Ağustos 2008’de dünya sıralamasında ilk sıraya yükseldi ve halen 1 numara. Nadal, son 5 yılda Grand Slam turnuvalarında toplam 9 birincilik elde etti ve 2008 olimpiyatlarında altın madalyaya uzandı. İspanyol raket, daha önce Mallorca, Barcelona ve İspanyol Milli Takımı için ter dökmüş olan futbolcu Miguel Angel Nadal’ın da yeğeni.

  • Nadal’ın yanı sıra, 82 doğumlu Anabel Medina Garrigues de son yıllarda Grand Slam turnuvaları kadınlar çiftlerde 2 şampiyonluk alıp, 3 kez de yarı final gördü.
  • Ve birçoğumuzun ilgilenmediği bir spor dalı, bisiklet. Bazen Eurosport kanalında zaplarken görüp değiştirdiğimiz bu spor dalında en büyük ilgiyi Fransa Bisiklet Turu görüyor. Livestrong kampanyasındaki sarı bileklikler bizde bir moda ürünü olarak görülmese Lance Armstrong diye bir efsaneden bile haberimiz olmayacaktı belki de. Lenf kanserine karşı açtığı savaşı kazanan ve diğer hastalara yardım amaçlı örgütlenmeyi sağlayan sarı bilekliğin sahibi. Armstrong, kanseri yendikten sonra da Fransa Bisiklet Turu’nu kazandı ve hem zirvedeki hem de tüm dünyanın gönlündeki yerini sağlamlaştırarak kazandı. Bayrağı ondan devralan kişi bir İspanyol, Alberto Contador. 82 doğumlu Contador, 2005’ten bu yana 3’ü Tour de France olmak üzere tam 15 yarış kazandı.

  • Bunların dışında İspanyol Erkek Milli Voleybol takımının 2007’de Avrupa Şampiyonu olduğunu ve takip eden üç yılda iki adet Avrupa İkinciliği elde ettiğini belirtmeliyim.
  • İspanyol sporu 80 ve üzeri doğumlu gençlerin başarılarıyla altın bir 5 yıl yaşadı. Bu altın jenerasyon yakalamaktan çok yetiştirilmeyle alakalıydı. Hepsi sistemli şekilde iyi işlendiler ve şimdi tüm dünyanın gözünün önünde parlıyorlar. Şu anda da altyapı turnuvalarının tamamında yer alan ve mükemmel bir oluşum içinde olan bir İspanya var. Kimbilir belki 90 nesli de 80ler gibi harikalar yaratacak, ki bunun sinyallerini veriyorlar. Mesela Torres ve Villa’nın koltuğu kime devredeceği belli gibi. 93 doğumlu, 17 yaş altı mili takımda 13 maçta 15 golü olan Valencialı Paco Alcacer. Türk sporunun ve altyapısının da hak ettiği yere gelmesi diyemeyeceğim, bir yerler hak etmesi dileğiyle..

2 Aralık 2009 Çarşamba

TSL #14


Haftanın Sonuçları:
  • Bursa 1-0 Galatasaray
  • Fenerbahçe 1-3 Kasımpaşa
  • Ank.Gücü 1-0 Denizli
  • İst.Bş.Bld 1-1 G.Antep
  • Manisa 0-1 Kayseri
  • Antalya 2-0 G.Birliği
  • Trabzon 2-1 Eskişehir
  • Sivas 0-1 Beşiktaş
Gol Krallığı:

10 Gol-> Makukula(Kayseri)
7 Gol-> Nonda(GS), Julio Cesar(G.Antep)
6 Gol-> Colman(TS), Kahe(GB), Kewell(GS), Moritz(K.Paşa)

In the Tabeleee:
  1. Fenerbahçe 31
  2. Beşiktaş 30
  3. Bursaspor 29
  4. Galatasaray 29
  5. Kayserispor 28
marcio11

25 Kasım 2009 Çarşamba

TSL #13



Haftanın Sonuçları:
  • G.Antep 0-1 Bursa
  • Beşiktaş 3-0 Fenerbahçe
  • Kayseri 2-0 D.Bakır
  • G.Birliği 3-1 İst.Bş.Bld.
  • Eskişehir 0-0 Ank.Gücü
  • Denizli 1-1 Antalya
  • Kasımpaşa 3-1 Trabzon
  • Galatasaray 1-1 Manisa
Gol Krallığı:

10 Gol -> Makukula(Kayseri)
7 Gol -> Nonda(GS)
6 Gol -> Colman(TS), Kahe(GB), Kewell(GS), Moritz(K.Paşa), Julio Cesar(G.Antep)

In the Tabelee:

  1. Fenerbahçe 31
  2. Galatasaray 29
  3. Beşiktaş 27
  4. Bursaspor 26
  5. Kayserispor 25
marcio11

9 Kasım 2009 Pazartesi

TSL #12



Haftanın Sonuçları:
  • Bursa 1-2 G.Birliği
  • İst.Bş.Bld. 1-0 Antalya
  • Trabzon 0-2 Beşiktaş
  • Manisa 0-3 G.Antep
  • Ank.Gücü 2-2 Kasımpaşa
  • Eskişehir 2-0 Denizli
  • Sivas 2-4 Kayseri
  • D.Bakır 1-2 Galatasaray
Gol Krallığı:

8 Gol -> Makukula (Kayseri)
7 Gol -> Nonda (GS)
6 Gol -> Julio Cesar (G.Antep)

In the Tabeleee:
  1. Fenerbahçe 31
  2. Galatasaray 28
  3. Beşiktaş 24
  4. Bursaspor 23
  5. Kayserispor 22
marcio11

2 Kasım 2009 Pazartesi

TSL #11


Haftanın Sonuçları:
  • Antalya 1-1 Bursa
  • Beşiktaş 1-0 Ank.Gücü
  • G.Antep 2-1 D.Bakır
  • G.Birliği 0-2 Manisa
  • Kasımpaşa 1-1 Eskişehir
  • Denizli 0-1 İst.Bş.Bld.
  • Galatasaray 2-0 Sivas
  • Kayseri 1-1 Fenerbahçe
Gol Krallığı:

7 Gol -> Nonda (GS)
6 Gol -> Makukula (Kayseri), Julio Cesar (G.Antep)
5 Gol -> Kewell , Baros (GS), Alex (FB), Colman (TS), Kahe (GB)

In the Tabeleee:
  1. Fenerbahçe 28
  2. Galatasaray 25
  3. Bursaspor 23
  4. Beşiktaş 21
  5. Kayserispor 19
marcio11

26 Ekim 2009 Pazartesi

TSL #10


Haftanın Sonuçları:
  • Trabzon 2-1 Kayseri
  • Eskişehir 0-1 Beşiktaş
  • Bursa 6-0 İst.Bş.Bld.
  • Sivas 3-0 G.Antep
  • Manisa 1-2 Antalya
  • Diyarbakır 1-0 G.Birliği
  • Kasımpaşa 3-1 Denizli
  • Fenerbahçe 3-1 Galatasaray

Gol Krallığı:


6 Gol -> Nonda (GS), Makukula (Kayseri), Julio Cesar (G.Antep)
5 Gol -> Baros (GS), Alex (FB), Colman (TS), Kahe (GB)

In the Tabeleee:
  1. Fenerbahçe 27
  2. Bursaspor 22
  3. Galatasaray 22
  4. Kayserispor 18
  5. Beşiktaş 18
* Bu haftaki lig postunda derbi maçı için 1-2 şey karalamak gerekir diye düşünüyorum. Maçın saatine göre gidelim. Daha maç başlamadan Cristian ile Arda arasında başlayan gerginliğe diğer oyuncular da karıştı. Kavgayı büyütenler Bilica ve Aydın oldu, diğerleri açıkça ayırmaya çalışıyor, Topuz ve Emre başta olmak üzere. Burda hatalı olan yüzde yüz Cristian Baroni'dir. Oyununa diyecek birşey yok, bugün de güzel oynadı ama bu karekterdeki oyuncuların gelip de ülkemizde bu tarz çirkin işler yapmasını istemiyoruz. Bir başka istemediğimiz şey ise Fenerbahçe taraftarının sahaya attığı şişeler ıvır zıvırlardı. Bu senaryoyu izlemekten bıktık usandık, sahalarının kapanma ihtimalini bu kadar görmezden gelip, takımına bu kadar ihanet eden bir grubun iyi taraftar olduğuna kimse beni inandıramaz. Tabi Keita'nın da arkasından gelen şişeye gözünü tutması da oldukça ilginçti!. Penaltı pozisyonu beni tatmin etmedi bence devam da dese kimse itiraz edemezdi. Genel olarak birkaç ofsayt pozisyonu dışında (golde GS aleyhine, oyunda 2-3 defa FB aleyhine) iyi bir yönetim gösterdi hakem. Keita'yı herhangi bir boks takımı anında kapmalı, Carlos'a hem de yere düşerken müthiş bir sağ direk çıkardı. Sonuçta Fener, sahasında bir kez daha saha avantajını kullandı. Galatasaray da ASY'de baskı avantajını kullanacaktır. Yine bile gürültünün az olduğu bir derbi oldu. Taktik olarak incelemeye kalkarsak, Fenerbahçe sağlam bir görüntü çizdi, ilerde Kazım çok diriydi savunma dengesini tamamen bozdu. Galatasaray ileri uçtaki yetenekli adamlarını ince paslarla kullanmaya çalıştı fakat savunmada gol pozisyonu dışında gayet iyiydi Fenerli oyuncular. Alex ve Kazım'ın kaçırdığı pozisyonlardan 2'si girse yine farka gidecekti fakat buna karşılık Aydın'ın pozisyonu var kritik. Güiza'nın 2 metreden kafa vuramayıp, topukla gol atmasını ise yorumlamak istemiyorum. Sonuç olarak, Fenerbahçe daha istekliydi, daha çok koştu, daha hareketliydi, daha sertti, daha çok mücadele etti ve hakederek kazanan taraf oldu.

marcio11

24 Ekim 2009 Cumartesi

TSL #9


Haftanın Sonuçları:
  • Denizli 2-3 Bursa
  • Beşiktaş 2-1 Kasımpaşa
  • G.Antep 2-1 Fenerbahçe
  • Kayseri 3-0 Ank.Gücü
  • Galatasaray 4-3 Trabzon
  • İst.Bş.Bld. 1-0 Manisa
  • G.Birliği 2-0 Sivas
  • Antalya 4-1 D.Bakır
Gol Krallığı:

6 Gol-> Nonda (GS), Julio Cesar (G.Antep)
5 Gol-> Baros (GS), Colman (TS), Kahe (GB), Makukula (Kayseri)

In the Tabeleee:
  1. Fenerbahçe 24
  2. Galatasaray 22
  3. Bursaspor 19
  4. Kayserispor 18
  5. Gençlerbirliği 16
marcio11

6 Ekim 2009 Salı

Süper Lig


Ligde 8.haftayı da geride bıraktık ve alttaki postta da görüldüğü üzere Fenerbahçe puan kayıpsız 24 puanla ilk sırada. Milli maç aralarından faydalanarak bir değerlendirme yapmak isterim. Fenerbahçe ile başlayalım..


-Maçlarda zaman zaman sıkıntı yaşasalarda sürekli basan, koşan, rakibi bozan bir takım görüntüsünde Fenerbahçe. Son haftalarda formu düşen Andre Santos ve bu takıma bir numara küçük kalan Wederson (ki o da Belediye maçını alan adamdır) ve futbolculukla atlet olmak arasındaki 7 farkı bize henüz kanıtlayamamış olan Güiza dışında bekleneni veremeyen oyuncu yok. Cristian en çok dikkati çeken isim bana göre. Top tekniği, oyun zekası üst düzeyde ve aldı-verdi yerine dikine oynama çabası onu farklı kılan özelliği. Volkan-Lugano-Bilica 3'lüsünden yana sorun yok; zaten 8 maçta yenilen 3 gol bunu gösteriyor. Sağda Gökhan yine formunu yakalamaya başladı, ben Mehmet Topuz'la birlikte oynarsa daha verimli olacağını düşünüyorm. Emre ortasahada yıllardır izlediğimizin aksine çok verimli, sadece top kapmıyor kaptıklarını da verimli kullanmaya başladı. Ve Özer.. Henüz çok az süre aldı fakat çok kaliteli olduğunu her halinden anlayabiliyoruz. Kesinlikle fark yaratacak oyunculardan biri olacaktır Fenerbahçe'nin geleceğinde. Şimdilik ya yedek ya da sağ-sol açıklarda yer bulur ancak Alex'in gidişiyle Özer bu takımın değişmeyen adamı olabilir. Puan kaybı yaşamayan takıma ben olsam denir mi bilemem ama hayalimde kurduğum 11 şöyle: Volkan / Gökhan-Lugano-Bilica-Santos / M.Topuz-Emre-Cristian-Özer/ Alex-Semih.. 5 yabancı yeter bu takıma :)

- Galatasaray, Ankaragücü'ne mağlup oldu ve ligde 2 maçtır kazanamıyor. Rijkaard, sistemini oturtmuş fakat çok fazla rotasyon deniyor, alışık değil takım onun sıkıntıları yaşanıyor bence. Yoksa Galatasaray özellikle hücum gücü olarak bu ligin en kaliteli takımı ve eğer hücum oyuncuları arasında dargınlık olmazsa sezon sonuna kadar potada kalacaklardır. Yalnız defansı zayıf gözüküyor araya atılan her top gol pozisyonu oluyor buna dikkat etmesi lazım kıvırcık Rijkaard'ın. Sarı-Kırmızılı takımın problemi aslında ön libero mevkiinde başlıyor. Mustafa Sarp ve Mehmet Topal yer yer iyi kesici olmalarına rağmen hücuma destek verme konusunda yetersizler. Ben yine de kadro genişliğini de hesaba katarak Galatasaray'ın şampiyonluğun en büyük adayı olduğu görüşündeyim. Bu şampiyonluğu Fenerbahçe'nin ekstra enerjisi engelleyebilir.


-Beşiktaş'ın hali içler acısı yalansa yalan de. Takım ayrı telden oynuyor, antrenörde heyecan yok, taraftar bölünmüş halde, başkan ve yönetim protesto ediliyor. Yani 2 kupa kazanmış bir takım bu hale nasıl getirildi inanılır iş değil. Bana göre en önemli sebep sezon öncesi Denizli-Tüpkafa diyalogları. Denizli, ayrılmak istediğini belirtip tatile gitti, hoca arayın dedi ben yokum dedi. Tüpgafa gitti zorla hocayı geri getirdi. Adam isteksiz, başarmış, heyecanı yok bunu umursamadı. Ayrıca Şampiyonlar Ligi için yeterli bir hoca değil, Daum gibi. Ödenen para muhabbetinden bıktım, kimi 'borsaya bildirdilerse' olmadı işte. Düzelir mi, düzelir ama bu sonuçlar hocayı da yönetimi de gönderir.


-Trabzon bildiğiniz gibi.


-Sivas, dibe vurdu. İlk galibiyetini aldığı gibi istifa etti Asker Bülent. Duygu dolu konuşmalar yapmış. Düzgün konuşan ünlülere ihtiyacımız var, iyi etmiş. Sivas oyuncuları devre arasında kapışılır mı? Sezer Badur Fener'e..


-Oyuncuları ek transfer süresince kapışılacak olan başka bir takıma geçelim. Ankaraspor.. Ligden düşürülme kararı federasyon tarafından dün onandı. İyi de oldu. Göz göre göre bu işleri yapmanın alemi yok. Ankaragücü de tehlikenin içindedir, kendini bu adamlardan temizlesin.


-Hakemleri takip ediyorum, çok kötüler. Ben kasıt aramıyorum, Fener karşıtı, G.Saray karşıtı diye ayırmıyorum, problem gözlerde veya kabiliyette. Bu adamlardan yarım porsiyon hakem olur, becerileri o kadar, kızmayın.


-Milli takımda bir arıza var, yüksek ihtimalle evde plazma televizyonlarından izleyecekler 2010 Dünya Kupası'nı. Çözüm mü? Fatih Hoca'ya verilen maaşın yarısını ya bana ya da tercüman Samet'e versinler, itiraz etmem..


marcio11