16 Eylül 2010 Perşembe

İspanya ve 80 Jenerasyonu (2005-2010)


  • Xavi, Ramos, Iniesta, Torres, Navarro, Fernandez, Nadal, Contador..Bu isimler farklı spor branşlarının son 5 yıldaki şampiyonları ve iki ortak noktaları var. Hepsi İspanyol ve hepsi 80li yıllarda doğdu. Son yıllarda sporda tam anlamıyla bir İspanyol devrimi yaşıyoruz. Her spor branşında gözünü kupaya, madalyaya diken, izleyicilere seyir zevki veren bir İspanya. Ve özellikle son 5 yıldaki bu İspanyol devriminin arka yüzünü çevirince karşımıza hep 80li yıllarda doğmuş ve iyi yetiştirilmiş İspanyol gençleri görüyoruz. Kulüp bazında belki geçmiş başarıları tekrar ediyor olsalar da milli platformdaki başarıları bu yazımdaki ilham kaynağı diyebilirim. Şimdi çeşitli branşlarla İspanyollar’ın başarılarına değinelim.

  • Futbol, hepinizin de bildiği gibi dünyanın neredeyse her bölgesinde insanlara aynı heyecanı aynı anda yaşatabilen tek oyun, bunun altı çizilmeli. Son yıllardaki endüstriyel ve ekonomik gelişmelerle futbolun bir oyun olduğu gerçeğinin üstü çizilmeye çalışılsa bile. Futbolda İspanyol takımları denilince en başta akla gelen iki kulüp, Real Madrid ve Barcelona. Barça'nın son 5 yılda İspanya dışından 4 kupası bulunuyor. Buna karşılık Real Madrid'in son 5 yılda İspanya dışında kupası yok. Ancak, bu iki deve kafa tutan İspanyol kulüpleri Avrupa'da Real Madrid'in boşluğunu doldurmaya yetti. Özellikle Sevilla 3 kupayla İspanyolları temsil ederken, geçtiğimiz yıl Avrupa Ligi'ni kazanan Atletico Madrid ile Valencia, Villarreal ve 'bir Türk gibi güçlü' Deportivo zaman zaman Avrupa futbolunda söz sahibi oldular. Kulüp bazında Barça ve Sevilla'nın sırtına binen İspanyol futbolu, milli takım bazında ise dünyayı salladı. Son Avrupa Şampiyonu ünvanı ve daha da önemlisi geçtiğimiz yaz kazanılan Dünya Kupası. Bu Avrupa Şampiyonası ve Dünya Kupası'nın bizim ülkemizden yaka paça, üstüne milyon eurolar vererek gönderdiğimiz Luis Aragones ve Vicente Del Bosque ile kazanılmasının bizim açımızdan bir çıkarımı olabilir mi onu yorumculara bırakmak gerekir diye düşünüyorum. Benimsedikleri bol paslı, topa hakim olan ve göze hoş gelen oyun tarzlarıyla tüm futbolseverlerin sempatisini kazanmış durumdalar. Peki bu başarıların esas kahramanları kimler?

  • 2008 ve 2010'da oynayan İspanya A Milli Futbol Takımı oyuncuları: Iker Casillas, Victor Valdes, Pepe Reina, Gerard Pique, Sergio Ramos, Raul Albiol, Alvaro Arbeloa, Andres Iniesta, Xavi Hernandez, Cesc Fabregas, Xabi Alonso, Sergio Busquets, Santi Cazorla, Juan Mata, Pablo Hernandez, Albert Riera, David Silva, Jesus Navas, Pedro Rodriguez, David Villa, Fernando Torres, Fernando Llorente, Daniel Güiza, Alvaro Negredo.

  • En yaşlısı 80 doğumlu Xavi, Güiza; en genci 88 doğumlu Mata, Bousquets. Üstelik bizim oynatmaya korktuğumuz yaşlarda bu oyuncular takımlarının herşeyi konumundalar. Özellikle 87 doğumlu Fabregas'ın Arsenal'in kaptanı olması ve 88li Busquets, 86lı Ramos'un, 87li Pique'nin takımlarının tüm maçlarında 90 dakika oynuyor olması dikkat çekici. Çocuk yaşta Real Madrid ve milli takım kalesini devralan Casillas'ın kaptan olduğu bir milli takımdan bahsediyoruz. Bir de esas kaptan var. Carles Puyol. 78 doğumlu olan Puyol bu takımın abisi konumunda. Ve tabi ki son yıllarda milli takıma çağırılmayan 77li Raul Gonzalez'e de değinmeden geçmek olmaz. Milli takım iskeletini Barcelona'dan alıyor, ilk 11'de tam 7 oyuncu. Tabi Barcelona oynadığı şiir gibi futbolla tüm dünyanın dilindeyse bunu 87 doğumlu bir Arjantinli'ye de borçlu diyebiliriz. Arjantin'de doğmuş ama büyüme hormonu eksikliği nedeniyle İspanya'ya gelip yetenekleriyle fazlaca büyümüş bir çocuk. Lionel Messi de başka bir yazının konusu olsun.

  • Basketbol, futbolun gölgesinden çıkmayı başaramamış, bizim gibi ülkelerde sadece ev sahibi olunan organizasyonlarla hatırlanan, futbola göre çok daha saygın ve kaliteli bir spor dalı. Ülkemizde takım bazında Avrupa'nın en büyük basketbol organizasyonu olan Euroleague'e Efes Pilsen ve Fenerbahçe Ülker ile aşağı yukarı her sezon katılıyoruz fakat insanımız, futboldaki Şampiyonlar Ligi'ne eş değerdeki bu organizasyona boş salonlarla karşılık vermekte. İspanyollar ise Euroleague'e katılan Caja Laboral Vitoria, Unicaja Malaga, Real Madrid, Barcelona gibi takımlarına tam destek veriyorlar. Ortalama 9000 kişiye basketbol oynuyor bu takımlar. Bizde ise Abdi İpekçi'de maçı izleyen koltuk sayısı 12.500. Barcelona Basketbol Kulübü aynı zamanda son Euroleague şampiyonu ve 80 doğumlu oyuncuları Juan Carlos Navarro final maçının en değerli oyuncusu (MVP) seçildi. Takım bazında önemli noktalara ulaşmış olan İspanyol basketbolu, milli takımın 2006 yılında Japonya’da Dünya Şampiyonası’nı kazanmasıyla zirveye çıktı. Aynı çizgilerini Avrupa Şampiyonası’nda da sürdürdüler ve 2007’de kendi ülkelerinde gümüş, 2009 yılında ise Polonya’da altın madalyaya uzandılar. Oynadıkları hızlı basketbol ile de izleyenleri heyecanlandıran bir takıma sahipler.

  • Son 5 yılda basketbola damga vuran İspanyol oyuncuların listesini yapalım: Fernando San Emetario, Rudy Fernandez, Ricky Rubio, Juan Carlos Navarro, Raul Lopez, Felipe Reyes, Victor Claver, Fran Vazquez, Sergio Llull, Jose Calderon, Marc Gasol, Alex Mumbru, Pau Gasol.

  • Takımın en yaşlıları 80 doğumlu Navarro, Reyes, P.Gasol; en genci 90 doğumlu Rubio. Bu oyunculara bir de 77 doğumlu Jorge Garbajosa eklenince İspanyol takımı durdurulamaz hale gelebiliyor. İspanyol basketboluna çağ atlatan oyuncu Pau Gasol. 2001 yıllında Atlanta Hawks tarafından draft edilen pivot, Memphis Grizzlies’ta 2008’e kadar oynadıktan sonra LA Lakers’ın yolunu tuttu. Onun dışında NBA takımları tarafından seçilen İspanyol oyuncular, Garbajosa (Toronto), Fernandez (Portland), Marc Gasol (Memphis). Burada bireysel olarak yazılması gereken oyuncu, takım skor üretme konusunda sıkıntı çektiği anlarda sorumluluk alan, şutlarıyla ve ‘gözyaşı damlası’ denilen sayılarıyla ünlü olan Juan Carlos Navarro. Yine çok genç yaşta NBA takımlarının gözdesi Ricky Rubio da incelemeye değer bir oyuncu.

  • Tenis, ülkemizde İpek Şenoğlu ve son 1-2 yılda Marsel İlhan’dan öteye gidemediğimiz bir spor dalı. Fakat dünyadaki yeri çok daha ilerilerde. Avustralya Açık, Fransa Açık, Wimbledon ve Amerika Açık’tan oluşan Grand Slam turnuvalarına yoğun ilgi var. 80 ve sonrasında doğan İspanyol tenisçiler hem erkek hem de bayanlarda son 5 yıla damgasını vurmuş durumda. Bu raketlerin başında tabi ki Rafael Nadal geliyor. 86 doğumlu Rafa, 18 Ağustos 2008’de dünya sıralamasında ilk sıraya yükseldi ve halen 1 numara. Nadal, son 5 yılda Grand Slam turnuvalarında toplam 9 birincilik elde etti ve 2008 olimpiyatlarında altın madalyaya uzandı. İspanyol raket, daha önce Mallorca, Barcelona ve İspanyol Milli Takımı için ter dökmüş olan futbolcu Miguel Angel Nadal’ın da yeğeni.

  • Nadal’ın yanı sıra, 82 doğumlu Anabel Medina Garrigues de son yıllarda Grand Slam turnuvaları kadınlar çiftlerde 2 şampiyonluk alıp, 3 kez de yarı final gördü.
  • Ve birçoğumuzun ilgilenmediği bir spor dalı, bisiklet. Bazen Eurosport kanalında zaplarken görüp değiştirdiğimiz bu spor dalında en büyük ilgiyi Fransa Bisiklet Turu görüyor. Livestrong kampanyasındaki sarı bileklikler bizde bir moda ürünü olarak görülmese Lance Armstrong diye bir efsaneden bile haberimiz olmayacaktı belki de. Lenf kanserine karşı açtığı savaşı kazanan ve diğer hastalara yardım amaçlı örgütlenmeyi sağlayan sarı bilekliğin sahibi. Armstrong, kanseri yendikten sonra da Fransa Bisiklet Turu’nu kazandı ve hem zirvedeki hem de tüm dünyanın gönlündeki yerini sağlamlaştırarak kazandı. Bayrağı ondan devralan kişi bir İspanyol, Alberto Contador. 82 doğumlu Contador, 2005’ten bu yana 3’ü Tour de France olmak üzere tam 15 yarış kazandı.

  • Bunların dışında İspanyol Erkek Milli Voleybol takımının 2007’de Avrupa Şampiyonu olduğunu ve takip eden üç yılda iki adet Avrupa İkinciliği elde ettiğini belirtmeliyim.
  • İspanyol sporu 80 ve üzeri doğumlu gençlerin başarılarıyla altın bir 5 yıl yaşadı. Bu altın jenerasyon yakalamaktan çok yetiştirilmeyle alakalıydı. Hepsi sistemli şekilde iyi işlendiler ve şimdi tüm dünyanın gözünün önünde parlıyorlar. Şu anda da altyapı turnuvalarının tamamında yer alan ve mükemmel bir oluşum içinde olan bir İspanya var. Kimbilir belki 90 nesli de 80ler gibi harikalar yaratacak, ki bunun sinyallerini veriyorlar. Mesela Torres ve Villa’nın koltuğu kime devredeceği belli gibi. 93 doğumlu, 17 yaş altı mili takımda 13 maçta 15 golü olan Valencialı Paco Alcacer. Türk sporunun ve altyapısının da hak ettiği yere gelmesi diyemeyeceğim, bir yerler hak etmesi dileğiyle..

Hiç yorum yok: