24 Ağustos 2008 Pazar

Ramazan, Madalya, Elvan, Bayrak..


Olimpiyatların bitmesine 1 gün kaldı ve Türkiye 1 altın, 4 gümüş, 3 bronz kazanmış durumda. 46 kişiyle katıldığınız olimpiyatta sadece 8 madalya kazanmış olmayı düşünmek bir yana, kazandığımız madalyalardan sonra düştüğümüz gülünç durum beni daha çok korkuttu. Her akşam NTVSpor kanalında Ercan Taner, Mert Aydın ve Mehmet Aslan'ın birbirinden güzel ve faydalı yorumlarını izliyorum. Ramazan'ın altın madalya almasından sonra etrafında alakalı alakasız tüm kişilerin madalyaya dokunma ve poz verme sevdasından bahsederken ne kadar vahim durumda olduğumuzu özetlediler. Başka hiçbir ülkeden hiçbir sporcunun yanında madalyasına elleşen, öpen koklayan yoktu. Bir tek Ramazan için üzüldüm o karede. Hadi güreş fazla ilgi çeken bir spor değil, çok rezil olmadık diye düşünürken birkaç gün sonra bu sefer atletizmde düştüğümüz durum inanılır gibi değildi. Atletizmde bir gelenek vardır, madalya alacak atletlere yarışmanın bitiş çizgisinden birkaç metre sonra adına yarıştığı ülkenin bayrağı verilir ve sporcu büyük bir gururla o bayrağı sırtında taşıyarak şeref turu atar. Elvan 5000m finalini Dibaba'nın ardından 2. oldu. Elvan yarışı bitirdi, sağına soluna baktı, tribüne gitti bayrak işareti yaptı, koca stadyumda ona bir tane Türk bayrağı çıkmadı!.. Çünkü tek Türk bayrağını o sırada elinde bulunduran federasyon yetkilisi kilitli kapıdan piste inmeye uğraşıyordu. Atletizm pistine inmenin yasak olduğunu bilmemesi şöyle dursun, beyefendinin aklına bayrağı antrenörüne ya da herhangi bir basın mensubuna vermek aklına gelmemişti.. Elvan şeref turunu bayraksız atmak zorunda kaldı, en ezildiğimiz, en rezil olduğumuz durum ise kenara gelip bayrak bulamayan Elvan'a yetiştiği yer olan Etiyopya bayrağının uzatılması oldu... Olimpizm bize göre değil, lig başladı nihayet, biz birbirimizi yemeye devam edelim, afiyet olsun...

Hiç yorum yok: